Hayat Bu... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayat Bu... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Haziran 2012

Bir Çiçek, Bir Mim...

İnsan değişir mi? "Yedisinde neyse, yetmişinde de odur" derler. Öyle değil işte. Ben değiştim mesela. Ben önceleri hiç çiçek büyütmemiştim, kimseden çiçek isteyip, ekimemiştim, gidip almamıştım. En fazla sulanması gerekiyorsa, ki onu da ben takip etmezdim, söylerlerse sulardım. Çiçeklerle konuşan (bu durum bana tuhaf gelirdi) ablamı görünce nasıl bir duygu derdim kendi kendime. 
Değiştim ben artık çiçeklerim var konuştuğum, sevdiğim, sevindiğim.




Ortanca çiçeğimi geçenyıl İstanbul'dan getirmişti annem-babam (eşimin anne babası). Daha küçücüktü iki tane çiçeği olmuştu. Bu yıl hala küçük ama üzerinde beş tane çiçeği oldu. Üçtanesini kesip vazoya koyarak rahat ettirdim, ben de ayrıca keyfini çıkarıyorum:) Hatta dün bir tanesini güzel bir arajman yapıp babama hediye ettim. Babacım kendim yetiştirdiğim çiçeğimle babalar gününü kutluyorum deyip elini öptüm. O mutlu, ben mutlu, daha ne olsun.























Annemin (kayınvalidem) hediyesi olan porselen çaydanlığa koydum, çok güzel oldu. Galiba vazo olarak kullanacağım:)



İşte böyle çiçek sevdam. Sırada daha birkaç çiçek daha var. Hepsini ayrı ayrı yayınlamak istiyorum. Herbirinin sevgisi bambaşka. 
İnsan değişirmiş, değişmesi gerekiyormuş böyle güzellikleri yaşamak için.


❤ ❤ ❤ 


Ve bir mim: 

Takıntıların var mı yoksa kim takar takıntıları sallamışım dünyayı modunda mı yaşarsın hayatı..

Takıntılarım var elbette olmaz olur mu?

Tasarımcıyım ve yaptığım işe uygun fontu, puntoyu bulmadan, işte budur demeden işe başlamam. Bu konuyu sallamam...

Evden çıkarken anahtarın elimde olmasına özellikle dikkat ederim. 

Sağ ayağımla çıkar, sağ ayağımla girerim. (bu biraz inaç biraz takıntı sanırım)

Toplu taşıma araçlarına binerken, para veya kartımı elimde tutar, binince aramam. Arayanlara sinir olurum. (takıntı mı, asabiyet mi bilmiyorum)

Ütünün fişini çekmiş miydim, çekmemiş miydin yanılgısını ortadan kaldırmak için, işi bittiğinde ütüyü odanın bir başka tarafına koyarım ki aklım orada kalmasın. (bu takıntı işinize yarayan bir püf noktası bile olabilir, özellikle tavsiye ederim)

Çift sayıyla hiçbirşeyden arajman yapmam. Bu genellikle çiçek olur. Yapanlara sinir olurum. Birçok kişinin bunu bilmediğini farkettim. Hemen uyarırım. Dikkat edin çiçekçiler hiçbir zaman iki tane gülden arajman yapmaz 1-3-5-7 gibidir... Bilmeyenle varsa bundan sonra dikkat edin lütfen... Fena takarım, sallamam bu durumu:)

Bu ve şu anda aklıma gelmeyen birçok şeye takabilirim. Ama eskisi kadar takıntılı değilim sanırım biraz törpülendim, sakin bir insan oldum:))

Teşekkürler deeptone, biraz takıntılı, biraz asabi olduğumu böylece herkese ilan ettik sayende:))



❤ ❤ ❤ 

Sanki yazmayı unuttuğum birşeyler var gibi ama hatırlayamadım:)


Evet hatırladım ve yazıyorum. 17 Haziran 2011 Pazar günkü Bursa Olay Gazetesi'nde Bursalı Bloggerlar'ın buluşma haberi yayınlandı. Bilginiz olsun arkadaşlar, isteyene bir gazete fazla var verebilirim. 


❤ ❤ ❤ 

Bugün değil ama ilerleyen günlerde yazacağım konular şöyle... Girit Kabağı dolma, süpangle (ev yapımı), keçe evlerim, çiçeklerim, (DIY) geridönüşüm poşetliğim, sarı noktalı saksım ve daha neler neler...


Herkese güzel bir hafta diliyorum...

12 Mart 2012

Tatlı Yiyelim Tatlı Konuşalım... Puding


Yine canımın tatlı istediği bir akşam hemen mutfağa girip, şu ana kadar kıvamını bir türlü tutturamadığım en pratik tatlı olan puding yapmaya karar verdim. Biraz daha kıvamlı olmalıydı ne yapmam gerekiyordu, 1 paket pudingin içine yaklaşık 1 kahve fincanı kadar un ve biraz da şeker ilave ettim (şeker eşim içindi) çünkü biraz daha tatlı olması gerekiyordu. Bugüne kadar yaptığım en güzel puding oldu. Üzerine birazcık fındıkla servis yaptım kendime, eşime de sade... Afiyetle tükettik. 


Tamamen tesadüf olmuş bu kalp... Fal bakar gibi bakıyorum ve sol taraftaki kalp şekline ne yorum yapacağımı bilmiyorum, kahve falı yorumcuları gibi puding yorumcusu da varsa bunu yorumlamalarını istiyorum:)))

Soğuk ve yine karlı bir Bursa günününden herkese sevgiler...




* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *


Hediye çekilişi: 
Kelebeğin Gözünden'in hediye çekilişine katılmak için tıklayın...


* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

24 Şubat 2012

Aksilikler Hep Üst Üste mi Gelir?

Uzun zamandır yokluğumun sebeplerinı Sağlık Olsun -1- ve Sağlık Olsun -2- 'de anlatmıştım.
Tüm bunlar olduktan 4 gün sonra öyle birşey yaşadım ki, iş hayatım boyunca böyle bir olay yaşamamıştım.
Kısaca bahsedecek olursam: 
Bilgisayarımdaki bir problemden dolayı format atılması gerekiyordu ve içindeki tüm işlerimin yedeklerini alırken bazı dosyalar hata vermiş ve kopyalanmamış. Mesai bitimine yakın olduğu için acele ettim sanırım biraz da. 
Ertesi gün işe geldim bir baktım yedeğini aldığım hiç bir iş açılmıyor ya da kopyalanmamış. Hata veriyor!!! Dünya başıma yıkıldı sanki. Çünkü aylardır, haftalardır ve günlerdir çalıştığım beş dergi yoktu artık. 
Hayatımın en zor 10 gününü yaşadım. Hepsini yeniden yapmak zorunda kaldım. Stresten sırtım ve omuzlarım çok ağırdı. Dayanılmazdı... 
İşlerimi aksatmamaya çalıştım ama perişan oldum.
Ayrıca, sadece işlerim değil, yıllardır güzel bir müzik arşivim olmuştu tamamının hiçbiryerde yedeği yoktu, yaklaşık 9-10 bin şarkılık arşivimde yok artık...Günlerce maillerime bakamadım, açtığımda 300-400 maille karşılaştığım günler oldu... Bloguma ve takip ettiğim bloglara hiç bakamadım.
Neyse bu zor günler de bitti, herşey normale döndü. Umarım bir daha asla böyle bir aksilik yaşamam. Kimsenin yaşamasınıda istemem. 


Herşey oldu bitti... Ne diyoruz, SAĞLIK OLSUN:)
Bu kadar sıkıntılı günlerden sonra artık sadede gelip birşeyler yayınlasam iyi olacak değil mi:)Bugün girecek bir yayınım daha olacak...


Sevgiyle kalın

23 Şubat 2012

Sağlık Olsun -2-

Dün başlamıştım yazıma... Sağlık Olsun -1-

***

Ve annemin hemen anjiyoya alınması gerekiyor. Başka hastaneye sevk ediyorlar. Günlerden 30 Ocak Pazartesi. Annemin anjiyo sonucu 3 damar ve kalp kapakçığının değişmesi gerektiği. Hem de acilen. Fakat annem, sonuçlarının ilk gittiğimiz hastanedeki doktorun görmesini istemesinde ısrar etmesi sonrası alıp eve getiriyoruz. (büyük hata!!!!) Evde bizi bekleyen babamın, hepimize hoşgeldiniz dedikten sonra, anneme yaklaşarak yanağından bir makas alarak "Yarımdım, tam oldum" cümlesi geceye damgasını vuruyor. Dile kolay 60 yıl bir arada. Allah ayırmasın. Sağlıklı uzun ömürler versin sevgili anneciğime ve babacığıma. 

Salı günü sonuçları gören doktorun "Teyzenin evde ne işi var, acilen ameliyat olması gerekiyor, şu anda riskli durumda" demesi sonucu hemen annemi alıp hastaneye götürdüm. Tahliller, tetkikler v.s. Ameliyat günü belirleniyor ve 1 Şubat 2012 Çarşamba günü ameliyat edilecek. 


KAN ARANIYOR!!!
Evet işin bir de bu yönü var. Daha önce çok kez duyar, mailler alır. Elimizden geldiğince duyurmaya çalışırdık. Ama başımıza hiç gelmemişti. Ben kan veremiyorum, küçükken geçirdiğim rahatsızlıktan dolayı. Ama çok isterdim bu konuda yardımcı olabilmeyi. Duyurdum tüm arkadaşlarıma, eşe, dosta, ahbaba. Kimseden ses yok. Çok sevgili arkadaşım Aslı http://www.kanbankasi.gen.tr adresinden aranan kan gurubuyla ilgili gönüllü kan bağışçılarının linkini gönderdi. Çok sağolsun.
Ameliyat günü sabahı evde açtım bilgisayarı ve ilgili sayfayı aralarından iki kişinin numaranı çevirip durumu izah ettim. Üçüncü kişiyi aramama gerek kalmadan kan vermeyi kabul edip, bizi bu zor durumdan kurtaran Barbaros Yaraş ve Hasan Kıran'a çok, çok teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.
Annemin hala telefonla konuşma yasağı devam ettiği için henüz arayıp teşekkür edemedi fakat dualarını eksik etmiyor. 
İşyerindeki arkadaşım "Kan gurubumdan şüpheliyim Nagehan hanım ama gelirim uygunsa alırlar" deyip bize eşlik eden sevgili Ümit'e de teşekkür ediyorum. Gerçekten kan gurubu yanlışmış. Test ettiler hastanede bizim işimize yaramadı ama yine de başkalarına lazım olur nasıl olsa deyip kanını bağışladı. Sonsuz teşekkürler. 

Ameliyat bitmiş ve başarılı geçmişti. Hepimiz rahat bir nefes aldık. Annem yoğun bakıma, bizler işlerimizin başına, diğerleri evlerine gitti huzurlu bir şekilde.
Hemen ertesi gün yoğun bakımdan servise alınan annem ameliyatın ilk günlerinde hiç iyi değildi. Yürümekte zorlanıyordu, ağrıları vardı, hiç huzurlu değildi. Uyuyamıyordu, hala öyle...
Ama artık yürümekte zorlanmıyor, oturuyor ve tabiki sürekli bakım hali devam ediyor. Bu süreç bir süre daha bu şekilde devam edecek. Bir an önce bir ayın geçmesini istiyor, sağa-sola dönerek yatmak istiyor. Hergün giymek zorunda olduğu o sımsıkı çorapları giymek istemiyor.
Korkuları var uyuyamıyor, nedenini sorduğumuzda ise: "O geceyi hatırlıyorum, çok kötüydü. Allah kimseye yaşatmasın" diyor. (Kalp krizi geçirdiği geceden söz ediyor. Belli ki canı çok yanmış)
Annem şimdi gayet iyi, daha da iyi olacağını umuyorum. 

Sevgili anneme not:
Sen iyi ol ki, biz de iyi olalım annecim. 
Bu günler de gelip geçecek. 
Bir an önce iyi olup uyutmadığın ablamların ve teyzemin gönlünü almalısın:))
Ayrıca bizler seni yatarken görmeye hiç alışkın değiliz:)
Kabul et lütfen, çok ilaç içerdin ama yatmazdın, canım annem:)

Hastalığının ilk gününden itibaren çalıştığım için bana yapacak birşey bırakmayan, anlayış gösterip  yardımlarını esirgemeyen ablamlara ve çok sevgili teyzeme binlerce kez teşekkür ediyorum.
İlgisini, alakasını eksik etmeyen herkese sonsuz teşekkürler...

Sağlıklı, mutlu günler diliyorum hepinize.


22 Şubat 2012

Sağlık Olsun -1-

Ne kadar uzun zaman oldu, blogumla ilgilenemeyeli. Oysa son yayınlarımı aralıksız hergün yayınlamış ve artık o şekilde devam edeceğimi düşünmüştüm. Olmadı. Hayat iyi ve kötü sürprizlerle dolu. Benim yaşadıklarım biraz kötüydü. SAĞLIK OLSUN, çok şükür bunu da atlattık...




Annemin kalp krizi geçirmesi...
28 Ocak akşamı yeğenim ve ben "Keşanlı Ali Destanı" müzikaline bilet almıştık. Ortamı bozmadan 1-2 kare fotoğraf çekmiştim, onunla ilgili yazı yazmayı planlıyordum. Ama düşündüğüm gibi olmadı. SAĞLIK OLSUN.


Biz tiyatroda, eşim de arkadaşlarıyla dışarıda olacaktı. Bir süredir bizde olan annem ve babam evde kaldı. Eve biraz geç döndüm. Eşim beni bekliyordu. Geceyle ilgili henüz konuşmaya bile başlamamıştık ki, annem seslendi. Gittim yanına, ben çok kötüyüm diyordu. Bir-iki gündür, boğazım ağırıyor, göğsünü göstererek buralarım ağırıyor diyordu. Ben de üşütmüş olabilir misin annecim?, havalar çok soğuk ve sen her sabah bizi balkondan el sallayarak gönderiyorsun. Çıkma balkona, pencereden bak diyordum.
Benim aklıma boğazım, ağırıyor, göğsüm ağırıyor, kolum uyuşuyor dendi mi kalp krizi gelir ama kalp krizinin öncüsü olabileceğini hiç bilmezdim. 

Annem hastayım deyip, bir-iki gündür söylediklerini tekrar edince, ne yapacağımı bilemedim, hastaneye götürelim dedim. Onu da istemedi, hiç halim yok hiçbiryere gidemem deyince ben hemen 112'yi aradım ve hayatımda çok uzun geçen 10 dakikayı geçirmeye başladım. Eşim ambulansı karşılamak için sitenin girişine gitti, ben annemle evde. Annem sürekli ensemi ovar mısın, sırtımı ovar mısın? diye yalvaran bir sesle ve gittikçe kötüleşen durumuyla beni iyice tedirgin ediyordu. Çok üzgündüm. Neyse kısa sürede sağlık ekipleri geldiler, hemen bir iğne yapıp hastaneye gitmesi gerektiğini söyleyerek aldılar. Hemen arkalarından ben ve eşim çıktık. Hastaneye gittiğimizde annemin tansiyonu çok yüksekti, nabız çok dengesizdi. 95'le 142 arasında gidip geliyordu. Birçok kez iğne ve birkaç dil altı hapı verdiler. Bu arada kan tahlilleri alındı v.s. 
Annem kalp krizi geçiriyormuş, hatta bu kalp krizinin öncüsüymüş. Zamanında yetiştirmişsiniz dedi doktor ve hastaneye yatırdılar. Gece 01-15'te başlayan bu koşuşturmaca sabaha karşı 05.00'te ablamın annemin yanında kalarak bizim eve dönmemizle bitti.


O gece öyle bitti ama devamı var tabiki...


Annemin anjiyo olması...
ve
Annemin açık kalp ameliyatı.
ve tabiki sonrası...
Kan vermenin önemi...
İşyerinde yaşadığım aksilikler...


Son haftalarda yaşadıklarım bunlar, herşey oldu bitti, ama neticede bir süreçti, zor bir süreç.
Ve çok yorucu...
İşlerimde yorucu olmaktan çıkıp normale döndü.
Herşey yoluna giriyor yavaş yavaş.


Yazacak çok şey var. Yazarım SAĞLIK OLSUN diyorum.

Daha sık buralarda olmayı umuyorum.
Sağlıklı ve mutlu günler diliyorum herkese...


5 Ocak 2012

Farkındamıyız?

Bugünlerde tembelliğim üzerimde, hem çok şey yapmak istiyorum, hem de hiçbirşey yapamıyorum. Aynı anda birsürü fikir geliyor aklıma onu mu, bunu mu, şunu mu yapayım derken bi bakmışım yine birşey yok ortada:) Kendime gelmeliyim artık. En azından yarım işlerimi tamamlayabilirim. Tembellik mi yorgunluk mu bilemiyorum aslında...
Aslında bilsem, farkında olsam bazı şeylerin iyi olacak. 






Can Yücel'in bu yazısını okudum yine... Ve sizlerle paylaşmak istedim. Arada bir durup düşünmek gerek geçip giden hayatımızı...




Farkında olmalı insan…


Kendisinin, hayatın olayların, gidişatın farkında olmalı.


Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen…


Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.


Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda
bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.


Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu
fark etmeli.

Henüz bebekken ‘dünya benim!’ dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı
 olduğunu, 
ölürken de aynı avuçların ‘her şeyi bırakıp gidiyorum 
işte!’ dercesine apaçık kaldığını 
fark etmeli.


Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.

Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
 Azrailin her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini
 fark etmeli insan ve ölmeden evvel ölebilmeli.

Hayvanların yolda kaldırımda çöplükte 
ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini
 fark etmeli.

Eşref-i mahlukat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu 
fark etmeli.

Ve ona göre yaşamalı.
 Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü
fark etmeli.

Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde
 çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını 
fark etmeli.

Eşine ‘seni çok seviyorum!’ demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü
 fark etmeli.

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini, ama arka
 sokaktaki komşusunun     o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.

Zenginliğin ve bereketin, sofradayken önünde biriken ekmek
 kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.



FARK ETMELİ.
Ömür dediğin üç gündür,
Dün geldi geçti, yarın meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.

Can Yücel



31 Aralık 2011

2012... Yepyeni Bir Yıl...




* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Kutlama mesajım kısa oldu ama konuyu biraz açarsam içimden geçen cümleler uzun uzun.


Umutlar, evet hiçbir zaman tükenmesin, tüketmeyelim. Olmuyor demeyelim, mutlaka olur, er veya geç. Ama olur. Umut etmekten vazgeçmeyelim. Umutlar tükendiğinde maalesef herşey tükenebilir...

Sürpriz, çok severim sürprizi. Ama hala almadığım piyangoma büyük ikramiye çıkarmı, böyle bir sürpriz olur mu diye bir beklentim yok (hala mantıklı düşünebiliyorum). Evet her daim, güzel sürprizler olsun hayatımızda. Küçük, büyük boyutları önemli değil. Beklemediğimiz bizi mutlu eden süprizlerle dolu olsun yeni yıl...



Evet en önemlisi tabiki sağlık. Sağlıklı capcanlı bir yıl diliyorum. Allah dert verip derman aratmasın. Sağlık sorunu yaşayan herkese acil şifalar diliyorum, herkes tez zamanda sağlığına kavuşsun, yeni bir yıl geliyor, geçmiş yılları aratmayacak kadar güzel olmasını diliyorum bu yılın.


Mutluluk, evet işte insan mutlu değilse, maalesef sağlıklı da olamıyor. İçiniz sevgiyle dolsun, dolsun taşsın. Taşsın ki etrafınızdakilere de etkisi olsun:)) Biz mutlu olalım, etrafımızdakiler mutlu olsun, herkesin ayakları yerden kesilsin. Herkes mutluluk sarhoşu olsun!! Nasıl olurdu acaba, düşünüyorumda canlandıramadım gözümde bir türlü, sanırım bu pek mümkün değil... Olabildiğince mutlu olalım, mutlu edelim. Birçok şeyin anahtarı bence. Çünkü herşey paylaştıkça çoğalıyor, mutlulukta öyle. (Mutlu bir çiftin güzel bir yeniyıl hikayesi var severek okurum zaman zaman. Geçenyıl yayınlamıştım, okumak isterseniz buyurun lütfen).


Başarılı dedik, evet başarının doruklarında olalım. Zirve yapalım bu yıl:)


Felaketler olmasın, savaşlar olmasın. Gereksiz özgürlük kısıtlamaları olmasın. Kriz olmasın. Kriz nedeniyle kimse dibe vurmasın, birileri köşeyi dönmesin lütfen. Haksızlıklara, adam kayırmalara, yalakalıklara son verilsin. Daha adil bir düzen olsun, daha insanca yaşayabilsin herkes, çünkü bu herkesin hakkı.

Kimse para, pul sorunu yaşamasın. Bolluk, bereket içinde olsun 2012. Huzurlu olsun. Ne güzeldir huzurlu olmak...



Tüm isteklerinizin/isteklerimizin gerçekleştiği bir yıl olsun.

Herşey güzel olsun, özetleyince aynı cümle çıkıyor ortaya, 

   sağlıklı, mutlu ve başarılı bir yıl...


Sevgiyle kalın...

19 Aralık 2011

Bursalı Blog Yazarları Etkinliği Tamamlandı...

BURSALI BLOG YAZARLARI 

AYTEN BOZKAYA SPASTİK ÇOCUK HASTANESİNDE'Kİ 

ETKİNLİĞİ TAMAMLADI...


Bursa’da faaliyet gösteren Dr. Ayten Bozkaya Spastik Çocuklar Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi, Türkiye’nin Sağlık Bakanlığına bağlı tek Spastik Çocuklar Hastanesidir.
Dr. Ayten Bozkaya Spastik Çocuklar Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi, Serebral Palsili çocuklar için yatarak ve ayaktan, diğer engelli çocuklar için ise ayaktan tedavi bölümleri içeren rehabilitasyon hizmeti ve bulunduğu bölge halkına da poliklinik hizmeti vermektedir.
***
Sosyal sorumluluk projesi olarak gerçekleştirdiğimiz bu güzel gün için bizlerin organize olmasını sağlayan başta sevgili çiğdem'e ve katılan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. 
Kendi adıma söylemem gerekirse çok mutlu oldum, güzel bir projeydi, umarım faydalı olmuştur... 
Kahvaltı faslından sonra aldık iplerimizi ve şişlerimizi, etkinlikte örgü örelim, bilmeyenlere öğretelim demiştik. Meral hanımla başladım, ne örelim? hadi kaşkol örelim, sıkıcı olmasın oyalanırsınız dedim, O'da kabul etti ve başladık. Kime örüyoruz? Hangisi sizin çocuğunuz diye sorduğumda, benim oğlum Kadir şu anda burada değil, gezmeye gitti dedi. Çok sevindim, mutlu oldum. Anlattı Kadir'i... Kadir uzun yıllar Ankara'da tedavi görmüş, sonra bu hastaneye gelmişler, çünkü Bursa'nın bir ilçesinde yaşıyorlarmış, biraz daha yakın. Kadir liseyi bitirmiş, bilgisayar kursuna ve yine hastanede tedavilerine devam ediyormuş. Odalarını gösterdi, kısacası nasıl bir hayatları olduğunu anlattı sevgili Meral. Uzun yıllardır orada olduğu için O'na Meral Anne derlermiş. Ben hala Kadir'i merak ediyordum, bu başladığım kaşkol kimi ısıtacak acaba diye... Fotoğrafını gösterdiler Kadir'in. Kadir çok başarılı bir çocuk onu anladık, bi de çok yakışıklı:)) Kadir'e ve orada tedavi gören tüm çocuklar ve ailelerine ve de tüm sevecenlikleriyle hizmet veren çalışanlara sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Anneler ve çalışanlar eli öpülesi, çocuklar ise herşeyin en iyisini hakeden (tüm evlatlar gibi) birer melek... Önümüzde yepyeni bir yıl var, umutlar var... Umudum Allah hiçbir aileyi, özellikle hiçbir anneyi böylesi zor bir durumla sınamasın. 

Fotoğrafları arkadaşlarımız paylaştığı fotoğraflardan karma yaptım:)) Teşekkür ediyorum... 

marifetli eller...

 kolalgelsin, siz ne örüyorsunuz bakalım?:))


 sevgisiz, ilgisiz olmaz...


çok sevgili meral anne...


birlikten kuvvet doğar...


düşleriminincisi'nin neşeli çamağacı... eline sağlık:)


 kolaygelsin arkadaşlar:)


ve işte hepimiz...



Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için...


Etkinlik olmasına gerek yok, en kısa zamanda tekrar ziyaret etmek istiyorum. Meral Anneyi görmek istiyorum kaşkolu güzel örmüş mü?? :)) Kadir'i görmek istiyorum, bakalım kaşkol yakış mı? :))  hepsini görmek istiyorum, hepsini:))

Hepsine kucak dolusu sevgiler, selamlar...


Teşekkürler Çiğdem...



1 Aralık 2011

Ses Veriyorum:))

Birkaç gündür bloğumla ilgili hiçbirşey yapamadım. Aslında birşeyler yaptım ama yayına hazırlayamadım. Bomba gibi geliyorum en kısa zamanda:))
Ama sizleri takip etmeye çalışıyorum. Siz benim gibi yapmayın, üretin ben bakıyorum kim ne yapmış diye:)







Yine böyle dolanırken bloglarda mahmur prenses'in çekilişi varmış, gördüm, sizlere de haber vermek istedim. Yeniyıl temalı ciciler var:) Kaçırmayın derim...



Herkese bol şans... Hepinize kucak dolusu sevgiler...

27 Kasım 2011

Ben de Mimlendim:))

MİM: Blogunuzu Çevrenizle Paylaşıyor musunuz?


Sevgili ssdesignbutik beni mimlemiş.
Biraz gecikmeli olarak cevaplıyorum. 

1.Blogunuzu tüm eş dost çevrenize söylediniz mi?
Evet herkesin haberi var. Olmaması için sebep yok:)


2. Blogunuzu ilerde çoluk çocuğa karışınca çocuğunuza gösterecek misiniz?  
Çocuğum yok, yeğenlerim bakar...
 
3.Bloğunuzu sevgiliniz/eşiniz biliyor mu? 
Elbette biliyor eşim. Destekliyor, eleştiriyor bazen:)

Bende son yorumları bırakan
arkadaşlarımı mimliyorum, çok kısacık zorlanmazsınız umarım:)

Herkese sevgiler...


24 Kasım 2011

Öğretmenlerimizin Günü...



Şu anda adı aklıma gelen birkaç öğretmenimin ve tanıdığım öğretmenlerin isimlerini yazmak geldi içimden:)

Ayla Gürbüz, Nihat Yavaşçaoğlu (rahmetli), Ahmet Kadıoğlu, Ender Düvenci,
Ayfer Bugu, Füsun Tolon (rahmetli), Gönül Karakoyun, Murat Şeyhoğlu, Birsen Uzun, Fatma Şeyhoğlu
ve canımın için güzel yeğenim İrem'im...

Zamanında çok sevmiş olsam da hafızamda yer edenler bunlarmış...

Yazıp, okuyabiliyorsam ve ben de birşeyler biliyorsam
sizlere çok şey borçluyum sevgili öğretmenlerim.



O kadar ulvi bir görevi yerine getiriyorlarki... Özveriyle, sevgiyle, ilgiyle...

Bu görevi layıkıyla yerine getiren veya getirmiş olan 
tüm öğretmenlerin 
"Öğretmenler Günü"nü kutluyorum, canı yürekten.


23 Kasım 2011

Hayat Bu...

Çok yoğunum, hiçbirşey yapamadığım gibi yayınlayamıyorum da doğal olarak. Aslında bir sürü yarım işim var onları bile tamamlamaya zamanım yok:) Ya da tembellik ediyorum, bilemiyorum...
Dün akşam kız kıza yeni açılan FSM'deki Leman Kültür'e gittik. 
Birşeyler yedik içtik hadi üstüne birer kahve iyi gider diye düşünerek orta kahvelerimizi söyledik. Kahveleri getiren "Sade kahveler sizin miydi" diye sordu, hayır "Biz dört orta kahve istemiştik" dedik.
Götürdü. Aradan iki dakika geçmeden buz gibi olmuş, aynı kahveleri tekrar getirdi. (Biz de yedik çünkü, çoktan öyle birşey yapabileceklerinin sohbetini yapmıştık kendi aramızda). Geri götürüp üçüncüde nihayet orta ve sıcacık kahvelerimizi getirdiler. Bir diğeride menüde istenenle adisyona yansıyan fiyat karmaşasıydı. Bizim tadımız kahve olayında çoktan kaçmıştı. Mekan olarak tabiki. Çalışanların serviste yaptıkları yanlışlar bizim tadımızı kaçıramaz...
Tiyatronun aralığındaki Leman Kültür ufaktı, sıkış tepişti ama yine ben orayı daha çok sevmişim, yeni yere gidince onu anladım. Geniş, ferah ama memnun kalmadık. Güzel şeyler yazmayı umuyordum ama olmadı. Tekrar gider miyim, daha güzel şeyler yazmak gelir mi içimden bilmiyorum. Bırakılan anı defterine hiç hoş olmayan yaşadıklarımızı yazarak ayrıldık.


***
bloglarda tesadüfen gördüm, asosh1'in minik kızı vefat etmiş. Fotoğraflarına baktım, çok  güzel bir bebekmiş. Melek oldu sanırım artık... Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun minik Yağmur Naz'ın. Annesi, babası ve tüm yakınlarına sonsuz sabır ve başsağlığı diliyorum.


***
Hepiniz sevgiyle kalın, hoşçakalın:))

29 Mart 2011

Mutluyum:)

Günaydın herkese,


Bu sabah işe geldim, biraz iş, ara ara da hürriyet gazetesini okuyordum ki Bumerang ilanları yayınlanan kısımda benim bloğumun linkini gördüm:)) Hemen belgeledim, altta:)))
Çok mutlu oldum hemen tıkladım ve günlerdir açılmayan blogumun açıldığını gördüm. Yasaklandığından beri hiç girememiştim ve bir daha girebileceğimi düşünmüyordum, deneyimli bazı blog sahiplerinin bu durumun mutlaka düzeleceğini söylemelerine rağmen. Neyse güzel bir gün, blogum açılıyor, hava güzel, kış bitiyor, bahar geliyor. Herşey yolunda, umarım herkes için böyledir veya böyle olur. 
Güzelliklerle dopdolu iyi haftalar diliyorum herkese...