30 Nisan 2012

Mutlu Eller ve Ben...

Yine yoğun bir dönem. Blogla ilişkim ara ara sizlerin neler yaptığına bakıp bir yorum bıkakmaktan ibaret. Blogla ilgilenmemem, blogger arkadaşlarımla vakit geçirmeme engel değil tabiki. 
Biraz gecikmeli olarak geçen hafta, uzun süredir görmediğim çok yakın bir arkadaşımı görmüş kadar mutlu olduğum, yazılarını okumaktan, yaptıklarını takip etmekten keyif aldığım bloggerlardan biriyle tanışıp güzel birkaç saat geçirdim. 
Birçok kişinin bildiği, takip ettiği Mutlu Eller'di... 
Sözleştik, uymadı, yoğunduk vs derken ancak gerçekleştirdik buluşmayı. İşlerimden alıkoymamak adına işyerimin yakınlarına gelme nezaketini gösterdi, ayrıca teşekkür ediyorum. Güldük, eleştirdik, anlattık... Sanırım buna dedikodu deniyordu:)) 
Birde güzel bir çanta hediye etti ki aşık oldum ben o çantaya:) Çantanın içinden çıkanları söylemiyorum, kriziniz tutabilir, canınız çekebilir:))
Sohbete doyum olmuyor tabiki ama işler bizi bekler mecburen ayrıldık en kısa sürede tekrar görüşmek üzere...

"Ağaç çıkarsa, ben çıkmam" fotoğrafı:))
Ve işte o çanta. Üzerindeki çiçek motifini sormamıştım. Şu anda aklıma geldi ve soruyorum. 
Annen ördü değil mi? Hadi itiraf et Semi:)) Annenin ellerine sağlık, öpüyorum o marifetli elleri...


"Mutlu Eller"ine sağlık Semi'cim:)


Herkese güzel bir hafta diliyorum...





19 Nisan 2012

Asortik Kuşlarım

İşler yine çok yoğun. Yorgun dönüyorum eve. Ama eve gidince herşeyi unutuyorum tekrar işimin başına gidene kadar:) Akşamları evdeysem eğer kendime yapacak birşeyler buluyorum mutlaka. Hemen koşuyorum hobi odama. Benim bir türlü toparlanmayan odama. Yerleştirip, düzenleyip çok kısa sürede dağıtmayı başardığım odama:) Ben mi dağınık biriyim yoksa düzenli çalışmayı mı beceremiyorum, anlamadım. 
Aklıma kuş yapmak vardı epeydir. Keçelerimi almıştım bir zamanlar nedense kullanmaya kıyamıyorum, sanki biterse bir daha alınamazmış gibi:) Keçenin yanısıra birde evde çokça boncuk v.s. var. Bir zamanlar ablamla beraber takı yapmak istemiştik kendimize. Ama o kadar çok malzeme almışız ki sanki ticaretini yapıyoruz işin:) İnciler, rengarenk, çeşit çeşit boncuklar, deri ipler, küpe aparatları aklınıza ne gelirse. Tabi takı sevdamız bitince elimizde kaldı malzemeler. Yaptığım işlerde kullanıyorum bu inci-boncukları:) Kuşlarda da kullandım tabiki.
Şimdi bunlar bereket kuşu oldu mu? Bereket kuşu olması için kaç tane olması gerekiyor? Neden onların adı bereket kuşu? Onu da bilemiyorum. Umarım bereketli olurlar ama ben onlara "Asortik Kuşlar" adını verdim:). Topluca isimleri asortik kuşlar ama, ben her birine yeğenlerimin isimlerini vermeyi düşünüyorum. Aslında yedi tane yeğenim var. Bir de çocukları olan yeğenlerimi de düşünürsem asla yetmez:( Bunlara bir kısmının ismini vereyim daha sonra yapacaklarımada diğerlerinin isimlerini veririm artık ne yapayım, bunun içinde üzmeyeyim tatlı canımı:) 
Şu hayatta herşeyin bir ismi var da benim yaptığım işlerin isimleri neden olmasın? Bu konuyu da sonuçlandırdım şimdi kuşlarımla başbaşa bırakayım sizleri:)
Bakalım en çok hangi kuş güzel olmuş, yorum yaparsanız fikir sahibi olurum ben de:)


İrem

Kıvanç

Yağmur

Anıl

Cihan

Herkesin kuşlar kadar özgür olmasını dilerim:)

16 Nisan 2012

İstanbul'daydım...

Geçen hafta sonu İstanbul'daydım. Gezdim, tozdum, fotoğraf çektim, balığımı yedim, üstüne bir de kapanmadan İnci Pastanesi'nin profiterolünü yedim. Kilometrelerce yol yürüdüm. Canım arkadaşım, dostum, kardeşim Şenay'a uğradım ve geldim:)

İhtişamının bir bölümüyle Sultanahmet Camii... Papatyaları gördüm ya, tamamdır bahar gelmiş dedim:)

Cumartesi günü ailece çıktık. Sultanahmet ve civarında biraz dolaşıp fotoğraf çektik, minik 1-2 alışveriş yaptım:) Alışveriş araya sıkıştırılmazsa olmaz:)

Bilekliğim, görünen kaşıklardan biri benim:) Görünmeyen yaka iğnem var bir de:) Ve Çemberlitaş...


Epey dolaştıktan sonra yemeke vakti. Galata köprüsünün bitimindeki balık pazarının yanında salaş bir balıkçı, hemen deniz kenarında. Daha önce de gitmiştik ve ben orasını çok sevmiştim. Yine orada balıklarımızı yedik. Hemen yanıbaşımızda duran martıları doyurduk:) Bol bol fotoğraflarını çektik.  Şehiriçi vapur hatlarını, gelen geçen kayıkları ve güzel bir İstanbul manzarası seyrettik.





Bizim tempoya ayak uyduramayan aile fertleri eve döndüler:)
Artık gitmek istemiyorum, çok kalabalık dediğim İstiklal Caddesi'ne doğru yürümeye başladık. Karnım tok, yollar dik bayır biraz zor oldu ama oldu, tempoyu bozmadan yürüdük. Bir durursam bir daha hareket edemeyebilirim:))






İstiklal Caddesi'ne gelmek isteme nedenim kapanmadan İnci Pastanesi'nin profiterolünü yemek. Yıllarca İstanbul'da yaşadığım, çok uzun yıllardır gidip gelmeme, hep önünden geçmeme rağmen girip yememiştim. Kalabalıktı, insanlar ayakta yiyorlardı tatlılarını:) Biz bir masa bulmuştuk. Oturdum muhteşem bir tat hayal ederek başladım yemeye. En azınıdan İnci Pastanesi'nde profiterol yemedim demeyeceğim ama, orada yediğim profiterolden çok daha güzelini, çok daha lezzetlisini yemiştim. İlgi çeken nedir anlamadım, sadece uzun yıllardır hizmet veriyor olması mı? Başka yerde şubesi olmaması mı? Bilemedim. 
İçeride yer olmadığı için tabağını alıp dükkanın önünde bile yiyenler vardı:))
Tatlımıda yedim, yürümeye devam. Taksim Meydanı'na kadar çıktık. Polis Haftası nedeniyle bir sergi açılmış. Girdik. Tüm emniyet birimlerinin operasyonlarda kullandığı alet-edavat, kılık-kıyafet sergileniyordu.
Eve Taksim'den bir otobüse binip gidebilecektik. Cem 'trenle gidelim" deyince Taksim Meydanı'ndan Eminönü/Sirkeci Garı'na yürümeye başladık. O kalabalıkta aynı yolu tekrar yürüyoruz:) Sık sık müzik yapan gurupları görüyoruz. Hele bir gurup vardı ki rastalı saçlı çılgın birkaç genç. Saçlarına bayıldım, hemen yaptırmak istedim:)) Ama çok güzellerdi, serseri şeyler:))






Epeyce yürüdükten sonra bir çay molası için yer bulamadık. Galata Kulesi'nin orada bir yer var, daha önce gitmiştik. Oturacak yer yok!
Hava kararmıştı. Galata Köprüsü'nde durup gece fotoğrafı çekelim dedik ama yanımızda tripot yok, köprünün demirlerine koyarak birşeyler çekmeye  çalıştık:)




Ve nihayet trendeyiz ve bir süre sonra evde. 
Günün özeti, güzel yürüyüş oldu. Uzun zamandır bu kadar uzun yürümemiştim:)
Pazar günü canım Şenay'ıma uğrayalım diye yola çıktık. 6 km'lik yolu 2 saatte gidince. Acaba deniz otobüsüne yetişebilicekmiyiz telaşı başladı:) 
Gezilir, görülür, keyif alınır ama sanırım yaşanmaz. Ben yaşayamam güzel İstanbul...
Gitmeden önce anneme (kayınvalideme) anahtarlık ve Can'a (eşimin kardeşi) yeni aldığı arabasına küçücük bir süs/nazarlık ne denirse artık işte ondan yaptım:)




Bu karede de annemin evde yarattığı hoşluklar ve benim hoşuma giden objeler:)) 
Vazodaki kumaş çiçekler dışında olanları annem ojeyle boyamış geri dönüşüm eseri.
Yağlıboya tabloyu annem yapmıştı. Bize de yapacaktı ama!!! :)
Durak tabelası montajı gibi güzel saat.
Annemin içindeki çocuğun ölmediğinin göstergesi oyuncak bebek:))
Ve yaza hazırlık, babamın anneme aldığı burada yayınlayamadığım bir sürü çiçek.







Herkese güzel bir hafta diliyorum.

12 Nisan 2012

Pratik Çözümler

Koyu renk mobilyası olupta üzerine sıcak birşey koyupta mobilyanın renginin değiştiğini görmeyen yoktur sanırım. Ne kötü bir görüntüdür, beyaz, beyaz nasıl rahatsız eder insanı. 
O kadar özen gösterdiğim halde engelleyemediğim beyazlıklar için ablam bir öneride bulunmuştu. Kendisi yapmış, gösterebileceği bir durum yoktu ama anlatırım siz de uygularsınız dediğinde çok mutlu oldum. Mobilya boyası önereceğini zanettim önce. Değilmiş. (Çünkü ben mobilya boyası alıp boyamayı düşünüyordum son çare).
Eve gelir gelmez denedik ve sonuç harika. Bilmeyen herkesin işine yarayacağını düşünerek paylaşıyorum. Üstelik fotoğrafladık bu işlemi yaparken:)) 


Gece çekimi olduğu için biraz flaşlı, biraz flaşsız tuhaf bir durum söz konusu ama mühim olan sonuç değil mi??


Kullanılacak malzemeler:
Kolonya
Çakmak (Kibrit te olur:)


Önce - Before


Beyazlayan yerin üzerine kolonya dökün



Elinizle hafifçe yaydırın.


Kolonyayı çakmakla tutuşturun.


Telaşlanmayın, alevler uçup gidiyor. 


Alevler bitince kağıt havlu veya çok hafif nemli bir bezle silin.


Sonra - After


Çok fotoğraf oldu ama, herşey bilmeyenler içindi. Umarım işinize yarar. 
Mobilyaya hiçbir zararı olmuyor. daha önce sehpalarımada yapmıştım, herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Bilginize:)


Uyarı: Bu işlemi çocukların yanında yapmayın bence!



4 Nisan 2012

Rulo'dan Baykuş... Günlük...

Hafta sonunda mini bir İstanbul kaçamağımız olacaktı. Günler öncesinden hava durumunu takip edip, nerelere gidebiliz diye program yapıyorduk. Bir-iki gün öncesine kadar herşey yolunda yağmur çamur yoktu. Ama havanın yağmurlu olacağını sanıyorum, hatta şu anda bile bozuk gibi. Aslında kötü değil ama gezmek için yağmur çok uygun değil. Severim yağmuru. Çılgınlık olsun diye yağmur altında gezmekte hoşuma gider ama bir-iki gün gezmek için gittiğim İstanbul'da yağmur yağsın istemezdim. Neyse onun da tadını çıkarırız. Yeter ki keyfimiz yerinde olsun. 
Bu aralar yine yoğunum. Birşeyler yayınlayamasamda bloglarda dolaşıp yazılanları okuyup, yapılanları görüp vakit geçiriyorum. Bu da hoşuma gidiyor. Hayat o kadar stersli ki bir de her gün acaba ne yayınlasam diye onun telaşına giremeyeceğim. Kafama göre... 
Kendim yaptığımda değil başkaları da mutlu olduğu olayları veya yaptıklarını paylaştıkça mutlu olabiliyorum. Böyle güzel bir özelliğim var:) Kıskanmam anlayacağınız.
Mesela şu anda, Gülsüm anneanne oldu, Semi tatilde, Smilena önümüzdeki ay Paris'e gidiyor, hümeyra penceresinin önünü bostan yapmış kendi ekip, kendi biçiyor, emek veriyor ve tüketiyor:) ben de burada onların adına mutlu oluyorum:))





Birkaç hafta önceydi PontininTakıları'nda. gördüğümde çok hoşuma gitmişti. 
İşyerindeydim.  Bizim malzeme kağıt zaten:) Tuvalet kağıdı rulosu da vardı. Hemen işe koyuldum:))))) (bu cümleye sevgi bomba bir yorum yapabilir). 




Ve şirin baykuş çıktı ortaya. Beğendim, devamını yapar dallarımı doldururum diye düşündüm ama maalesef o kadarını yapamadım. Hem o dallar için başka düşüncelerim var. 


Herkese keyifli günler diliyorum. 

2 Nisan 2012

Özel Tasarım Ayakkabılarım Geldi, Teşekkürler...

Geçen haftalarda düzenlenen özel tasarım ayakkabı çekilişinden çıkan hediye ayakkabılarım ulaştı. Aslında Cuma günü ulaşmıştı. (30 Mart 2012) Ama ben anca yazabiliyorum.
Ayakkabılar çok yüksek topuklu olmasının dışında, çok rahat, kalıpları çok güzel, ayakkabı numaraları bazen büyük veya küçük olabiliyo fakat, çekilişten çıkmış olmasına rağmen sanki ısmarlama gibi, gayet rahat. 





Çekilişi düzenleyen stildirektörü'ne ve hediyelerimizi veren Pink Avenue'ya teşekkür ediyorum. 

Herkese güzel bir hafta diliyorum...





27 Mart 2012

Kazandım, Kazandım Nihayet...

Çekiliş yapılmış bitmiş, stildirektörü yayınlamış ben ayakta uyuyormuşum:)))
Bu sabah maillerimde gördüm ve hemen siteye baktım gözlerime inanamadım ben de kazananlar arasındayım. Şok şok şok...

Çok mutlu oldum. Birden bire çok şanslı olduğumu düşündüm. Çünkü bugüne kadar hiçbir hediye kazanmışlığım yoktur. Hatta birçok çekilişe katılmam bile, nasıl olsa çıkmaz diye...
Kazandım, hem de böyle güzel hediyelerden birini. Belki şansım gelmiştir:)) Bir daha hiç gitmemesini dileyerek hoşgeldin şans diyorum. 

Çekilişi düzenleyen stildirektörü'ne ve hediyelerimizi veren Pink Avenue'ya teşekkür ediyorum. 
Bu arada en çok beğendiğim ayakkabı çıkmış banada... 
Fotoğraf ve çekiliş sonuçları stildirektörü.com'dan alıntıdır...
Hadi beni kutlayın lütfen:)))








Not: Geri dönüş olmazsa tekrar bir çekiliş yapılacağı yazıyor, lütfen ilgili arkadaşların da bir an önce konuyla ilgilenmelerini istiyorum, bir kez daha bu kadar şanslı olmayabilirim:))))

20 Mart 2012

Pideli Köfte

Evet çoğu zaman yoğunum ama biraz tembellikte var sanırım. Uzun zamandan beri hiçbirşey yapmıyorum. Annemin rahatsızlığı sırasında herşeyi topladım kaldırdım, sanki bir daha elimi sürmemek üzere. O gün bu gündür, hiçbirşey yapmadım. Kış dedik, kış bitti bahar geldi ama değişen birşey yok. Kendimi toparlamam lazım. Kafam o kadar dolu ki, bir sürü proje var ama kim yapacak? O kadar tembelleşmişiz ki (eşim de) pazar günü bile evden dışarı adım atmadık. Güya Botanik Park'a gidecektik, fotoğraf çekecektik.

Tik, tik tik... En kısa zamanda bütün bunları gerçekleştirmek dileklerimle:)) Yaptığım birşeyi yayınlayay
ım, bir ses vereyim:)) Herşeyi ihmal ediyoruz ama yemeyi asla:))) Hobilerimin yanında yemek tarifleri verirken, yemek tariflerinin arasına el işlerimi sıkıştıracağım yakında:))


Pideli köfte adı ama ben ekmekle yaptım, çünkü pidem yoktu:)
Bursa'da bir iskender, bir de pideli köfte meşhurdur. Hafta sonunda hava çok güzel olmasına rağmen bahsettiğim gibi evden dışarı çıkmadık. Akşam yemek saati yaklaşınca eşime sadece ekmeğin eksik olduğunu söylediğim. Tembellik etmek hoşuna gitmiş olacak ki, "buzluktaki ekmekleri çıkarıp hani varya altta kıtır ekmekler, üsttede köfteler ondan yapalım mı?" diye bir öneriyle geldi. İyi bir fikir olduğunu düşünüp hemen işe koyuldum. Ekmekleri (siz pideyle yapın, daha lezzetli oluyor) küp küp kesip, ızgarada biraz kızarttım. Köftelerimiz de vardı, bir önceki günden kalanlar. Biraz büyüklerdi, microdalga fırında ısıttım, dörde böldüm. Biraz salçalı sos yaptım. Izgarada birkaç tane biber kızarttım. 



Önce kıtır ekmekleri tabağa aldım, üzerine biraz salçalı sos döktüm. üzerine biraz yoğurt, birkaç tane de köfte. Tabağın yanına bir-iki biber ve domates. Servise hazır.




 Hazırlaması kısa sürdü, yemesi daha da kısa:)) Çok mu açtık ne?? :) 




Hem bir gün önceden kalan köftelerimiz değerlendi, hem de gayet güzel bir akşam yemeği oldu. 

Hepinize güzel günler diliyorum.


15 Mart 2012

İşte Atatürk...


Değerli Arkadaşlar,
Daha önce yapılmamış büyüklükte bir Atatürk Portalı kuruluyor ve bu portalın daha geniş kitlelere ulaşması konusunda yardımınız gerekiyor.
Site; tamamen gönüllüler tarafından yıllar süren arşiv araştırmaları sonucunda hazırlanmış olup, kesinlikle ticari reklama yer vermemektedir. Tamamlandığında; 2500 kronolojik fotoğraf, 50 Video, 1500 pul, anı ve anekdot ve akademik yazı içerecek biçimde yapılanmaktadır.
Halen fotoğraf ve bilgi yükleme işlemi devam eden sitenin arama motorlarında önlere çıkması için daha çoktıklanması gerekiyor. Geniş kitlelere duyurma konusunda yardımcı olmak isterseniz; aşağıdaki linki tıklayarak ve bu e-postayı tanıklarınıza yönlendirerek destek verebilirsiniz...



❤ 



13 Mart 2012

Stildirektoru'nden Pink Avenue çekilişi...

stildirektoru'nden Pink Avenue çekilişi...
----------------------------------------------------------------------

Gitmeden söz verdiğim bir yarışma daha yapalım dedik ve şimdi sıra Pink Avenue'da!

Kendi kalemlerinden firmayı biraz tanıyalım:

2011 Mart ayında Antalya’nın gözde semtlerinden Lara’da açıldık. Amacımız farklı ve nadir bulunan el emeğiyle yapılan, tasarım ürünleri ve objeleri Antalya’lılarla buluşturmak.

Kendi hayal gücümüzle inşa ettiğimiz butiğimizde, NR.39, Minush, Oyee Design, Sanemiko gibi el yapımı ve tasarım ayakkabılar yanında Melissa, Vivienne Westwood gibi dünya markalarını bir araya getirdik. El emeği içeren her ürünün ayrı bir hazzı olduğuna inandığımızdan (Buraya benden ekleme gelsin; daha önce sizlere yarışma yaparak tanıttığım benim de arkadaşlarım olan Sanemiko, Did by Did ve Pride Fashion) gibi bloglardan çıkagelen harika ürünleri modaseverlerle buluşturuyoruz. Bu kadar farklı aksesuarları bir arada sunarken, moda tutkunu ve farklı birşeyler yapmak isteyen kuzenimiz Rikkat Karaoğlu kendi markas olan by Rikka ile abiyeden şorta kadar geniş ürün yelpazesiyle butiğimizde yer alıyor.

Bu markanın en büyük özelliği, her tasarımdan sadece bir adet olması ve usta terzilerin elinden çıkıyor olması. Her zaman içimizde kendi tasarımlarımızı hayata geçirme içgüdüsü beslediğimizden, 2012 ilkbahar yaz sezonuna tamamiyle el yapımı, hakiki oğlak derisi kullandığımız altı farklı modelle giriş yaptık.Fiyatlarımız 279 TL ila 299 TL arasında değişiyor. Bütün markalarımızı dilerseniz butiğimizde deneyerek satın alabilir, dilerseniz de www.pinkavenuebutik.com adresinden alabilirsiniz. Diğer online mağazalara nazaran, sitemizde bulunan her ürünü kendi butiğimizde de satıyor olduğumuzdan, mümkün olduğunca aynı gün kargoya vermeye çalışıyoruz. Her türlü görüş ve sorunlarda kurumsal firmalara nazaran elimizden geldiğince butiğimize gelen her misafimize davrandığımız gibi davranmaya çalışıyoruz. Dileyen kişilerfacebook.com/pinkavenuebutik sayfamızı beğenebilir ve yeniliklerden haberdar olabilir.




Gelelim hediye edilecek dört şeker papiyi kazanmanız için yapmanız gerekenlere:

Yorumlarda ADSIZ seçseniz bile rumuz belirtmeyi unutmayın.
Unutmayın ki; hak geçmesin diye her yorumu tek tek kontrol ediyorum.
Şartları belirttiğim gibi yerine getirmeden yorum yazanlar geçersiz sayılacak.


Bu yazıma İSTİYORUM diye yorum yazmanız,

Bu yazımı BLOGLARINIZDA hediye verilen ürünlerin görseliyle beraber yazmanız,

facebook.com/pinkavenuebutik beğen yapmanız,

Bu yazımı Facebook'ta duvarınızda paylaşmanız,

Yorum yazarken paylaştığınız, yazdığınız yazıların linklerini de yoruma eklemeniz, (yani paylaştım, yaydım şeklinde yorumlar elenecek)

Blogumun yan kolonunda bulunan dikiz aynasından takibe almanız,

İsterseniz bu yazımı Twitter hesaplarınızda @stildirektoru yazarak yarışmaya katıldığınızı beyan edebilirsiniz.
► 26 Mart 2011'de yorum alanını kapatıp, random.org sitesiyle şartları 1/1 yerine getirenler arasından, belirlenecek olan şanslı dört kişi görsellerin üzerinde yazan sıraya göre açıklanacak. Ürünler sınırlı sayıda olduğu için; yarışma sonrası kazanan kişilerin ayak numaralarına göre denk gelen ürün yoksa başka bir ürün seçme hakları olacak.
Herkese bol şans!