18 Mart 2014

Destan Yazdılar...


18 Mart Çanakkale Zaferi'nin, 
Tarihteki ve Ulusal Yaşantımızdaki Yeri
3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı'nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibolu Yarımadası'nda 25 Nisan 1915 - 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır.
Çanakkale Zaferini, büyük Türk Ulusuna, Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir. Türk bağımsızlık savaşının temelleri, Çanakkale'nin sularında, Conkbayırı'nda ve Anafartalar'da atılmış, bu zaferler Türk Kurtuluş Savaşına maya çalmıştır.
Türk Ulusu İstanbul'u kurtaran Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşayı Çanakkale'den tanımış 19 Mayıs 1919'da O, Samsun'a çıktığı Gün Suriye ve Filistin cephelerinden terhis olarak Anadolu'ya dönen Türk halkı, "bu benim kahraman komutanımdı" diyerek O'nun etrafında kenetlenip İstiklal Savaşı'na katılmıştır.
Türk Ulusu ve dünya O'nu böylece tanırken, O da Conkbayırı'nın, Kocaçimen'in kan deryası can pazarında ulusunun ve Türk askerinin asıl cevherini yakından tanıyarak daha sonra girişeceği Bağımsızlık Savaşını kesin zaferle sonuçlandıracağı kanaatini daha o zamandan edinmiştir. 18 Mart zaferi kazanılmasaydı, düşman donanması, daha 1915'in Mart ayında İstanbul'a girerek Osmanlı İmparatorluğu'nu çökertebilecekti.
Çanakkale Boğazı'nı denizden aşıp İstanbul'a giremeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915'ten başlayarak 8-9 Ocak 1916'ya kadar süren Çanakkale kara savaşlarında Mustafa Kemal tarafından durdurulamasaydı, Birinci Dünya Savaşında Çarlık Rusyası en kısa yoldan müttefiklerinin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, muhtemelen Ekim 1917 Bolşevik İhtilali de olmayabilecekti. Bu durumda Almanya'nın yenilgisi hızlanacak ve 1. Dünya Savaşı belki de 1915'te sona erecekti. Çanakkale Zaferi harbin 4 yıl sürmesine, üç imparatorluğun (Osmanlı, Çarlık ve Avusturya/Macaristan İmparatorlukları) tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur. Gelibolu Yarımadası'nda düşmana kesin darbeler vurarak onları yenilgiye uğratan Alb. Mustafa Kemal'in Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlatmıştır.
Böylece 18 Mart deniz zaferimizi taçlandıran 25 Nisandan sonraki kara savaşlarında, Mustafa Kemal'in etkin liderliği sayesinde kazanılan zaferlerin, ulusal tarihimize ve dünya tarihine yön veren etkin rolünü yukarda belirtilen noktalarda toplamak mümkündür.


18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşı ve Öncesi
Boğaz savunması, girişten itibaren "Dış-Orta-İç Tabyalar" olmak üzere üç savunma grubu halinde tertiplenmişti. Boğaz kıyıları boyunca 20 tabyamızda, çoğunluğu kısa menzilli ve eski model, 170 adet top mevzilendirilmişti. İtilaf Devletlerinin savaş gemilerinde çoğunluğu büyük çaplı uzun menzilli 247 adet en modern toplar bulunmaktaydı.
İtilaf Devletlerinin Akdeniz Başkomutanı Amiral Carden, Boğazı geçerek İstanbul'a girmek için üç aşamalı saldırı planı yapmıştı. İstanbul'a bir Ay içinde ulaşacağını hesaplamıştı. Plan gereğince, 3 Kasım 1914 Günü 7 zırhlı ile Boğaza bir keşif taarruzu yaptı. Girişteki tabyalarımız zarar gördü. İkinci saldırıyı 19-25 Şubat 1915 tarihleri arasında 7 gün süreyle devam ettirdi. Türk topçusunun atış
menzili dışından yapılan bombardımanlar etkili oldu. 19 topumuz ve Boğaz girişindeki tabyalarımız kullanılamaz hale geldi. 26 Şubat günü düşman donanması Boğaza girdi orta kesimdeki tabyalar 8
saat süreyle kesintisiz bombardımana tabi tutulup sarsıldı. Bu başarılar üzerine Amiral Carden, Londra'ya çektiği bir telgrafta, 14 gün içerisinde İstanbul'a ulaşabileceğini müjdeliyordu. Amiral, hazırlıklarını tamamlamaktaydı. Son darbe 18 Martta indirilecekti. Ne var ki, Kağıt üzerinde yapılan bu
savaş planında, Türk'ün kahramanlığı ve savaş azmi hesaba katılmadığı için evdeki hesap çarşıya uymayacaktı.

18 Mart 1915 Günü Savaşı
18 Mart günü, bundan 85 yıl önce, Çanakkale'de ufukları ümit ve zafer neşesi kaplayan bir gün daha doğdu. İtilaf Donanması 18 savaş gemisiyle Saat 10.00'da boğazı yarıp geçmek üzere girmeye başladılar. İlk ateşi TRIUMPH zırhlısı, Çanakkale'ye 12 Km. mesafedeyken saat 11.15'te açtı. Savunma planımıza göre, gemiler topçularımızın ateş menziline girinceye kadar pusuda bekleyecek ve baskın tarzında ateş açılacaktı. Nitekim böyle yapıldı.
Düşman yaklaştıkça, topçularımızın giderek yoğunlaşan isabetli atışlarıyla karşılaşıyordu. Saat 12.00'ye geldiğinde orta kesimdeki 3 tabyamız ağır hasar almış, ama ayakta kalan diğer topçularımızın hedefini şaşmayan mermileri AGAMENNON zırhlısının çelik yeleğini parçalamış, INFLEXIBLE zırhlısının komuta köprüsü uçurulmuş ve bu arada düşman donanması Çanakkale'ye 7 Km. kadar sokulmayı başarmıştı. Savaşın en şiddetli anları yaşanıyordu. Türk topçuları Boğazı cehenneme çeviriyor, düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimizi hallaç pamuğu gibi atıyor, kıran kırana bir savaş oluyordu.
Bu sırada Fransız GAULOIS zırhlısı aldığı ağır yaralarla saf dışı kalmış, BOUVET zırhlısı yırtılan çelik gömleğini yenilemek üzere geriye kaçarken, bir gece önce Dz. Yzb. Hakkı'nın NUSRET mayın gemisiyle boğaza döşediği mayınlara çarparak 639 personeli ile birlikte karanlık limanın sularına gömülerek kayboluyordu. BOUVET'in imdadına koşan SUFFREN ve GAULOIS da aynı akıbete uğramıştır. Saat 15.00'te IRRESISTIBLE ve onu takiben 16.00'da INFLEXIBLE ve 10 Dakika sonra OCEAN zırhlıları, tam ileri atılacaklarken onların da ayakları Yzb. Hakkı'nın tuzağına takılarak batarken, INFLEXIBLE güçlükle kurtularak römorkör yedeğinde İmroz'a dönüyordu. Böylece 6 Saatte 3 büyük zırhlısını kaybeden, bir bu kadarı da ağır hasara uğrayan gemilerini acıyla seyreden Amiral De ROBECK, kalanları kurtarabilme telaşıyla saat 17.30'da boynu bükük çekilme emrini veriyordu.
fotoğraf internetten alıntıdır...


5 Mart 2014

Melekli Pano -1-

Herkes çok iyi ve keyfi yerindedir umarım. 
Zira benim keyfim pek yerinde değil. Bir süredir dizlerimdeki ağrılarla uğraşıyorum. Hafta başından itibaren çekilmez hale gelince bugün doktora gidiyorum nihayet. Duymak istemediğim şeyler söylemez umarım. Hergün farklı şekilde ortaya çıkan ağrılar. Birgün ayağım kütük gibi hareket ettiremiyorum, birgün eh işte, mesela bugün dizimin bir bölgesinde ağrı var. Anlamadım tuhaf bir şekilde seyir ediyor.
Bugün hepsinin yanıtını alırım doktordan ve tedavisi mümkün bir rahatsızlıktır umarım.

Hiç bu mevzulara girmeyecekken sağlık sorunlarıyla başladım yazıya. 

Aslında yayın amacım, bir süre önce yaptğım melekli pano idi. Dantel kullanmazsam olmaz:) Bu panolardan birkaç tane yapmıştım, meleksever birine. Kalan bir taneyi de sevgili Ceyda'ya götürdüm "Melekler hep yanınızda olsun" notunu iliştirerek:)) 
Yaptığım ahşap panomu yayınlar ve işimin başına dönerim. Yine yoğunum, yine yoğunum...
Keyfiniz ve sağlığınız hep yerinde olsun...














20 Şubat 2014

Ahşap Pano

Merhaba güneşli bir Bursa gününden. 
Sanki bugün Şubat'ın 20'si değil. Sanki bugün Nisan gibi, Mayıs gibi. Bu güneş hoşuma gidiyor elbette ama endişelerim hala yerli yerinden duruyor. Neler oluyor? Bizi neler bekliyor? Nasıl bir kış mevsimi geçiriyoruz. Kar, kış, yağmur, çamur, fırtına ile uğraşmamız gerekirken günlük güneşlik hava!!!!!
Doğa bizi ödüllendiriyor mu, cezalandırıyor mu? Anlamadım.



Bugün ilk hamur kabartma deneyimimle bir ahşap pano yapmıştım. Hamur kabartmada aslında ne kadar acemi olduğum bal gibi ortada:) Bu panoyu yaptıktan sonra Ece Aymer'in seminerine katılıp görmüştüm asıl hamur kabartmanın nasıl yapıldığını ve güzel bir çalışma da yapmıştım, buradan bakabilirsiniz. 
Kendimce teknikler uygulamıştım. Böyle birşeyi biryerde gördüğüm için değil, deneme amaçlı yapmıştım. Ahşabı boyadıktan ve kuruduktan sonra. Nemli ellerimi üzerinde gezdirdim ve gazeteyi alıp üzerinde bir süre bastırarak tuttum. Boyaları ahşaba geçmişti ve güzel lekeler oluşturmuştu. Hoşuma gitti:)) Böyle bir teknik kullanılıyor mu? Kullanılıyorsa adı nedir? Bilenler bu konudaki fikrini belirtirlerse sevinirim. 
Daha sonra kelebekler, çiçekler, kurdeleler, danteller v.s. derken sevdiğim bir pano oldu. Kısa bir süre sonra arkadaşımın dükkanında Amerika'ya hediye götürülmek üzere satıldığını duydum:))
Güzel günlerde kullansınlar. İşte bu panomun hikayesi de böyle. 

instagramdan takip etmek isterseniz, kullanıcı adım... nagehanoge



Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız ve sağlığınız iyi olsun:)


13 Şubat 2014

Değişim iyidir...

Bahar gibi. Çiçek açması gereken tüm ağaçlar çiçeklerini de açmış. Hoşuma gidiyor, ama endişeliyim. Neden acaba?? Kışın ortasında bahar havasını yaşamanın sonuçlarını düşünüyorum, nelerle karşılaşacağımızı kestiremiyorum. Umarım endişelerim yersizdir. 
İşlerimin yoğunluğu nedeniyle epey ayrı kaldım buralardan. Hatta tüm sosyal medyadan. Arayı fazla uzatmadan kısacık yazılar eşliğinde yayınlarıma devam etme kararı aldım. Ne mühim bir karar almışım ama:))
Siyahken, beyaza döndürdüğüm ve sanki daha çok sevdiğim mumluğum.












Keyifli geçsin günleriniz...


20 Ocak 2014

Hem Mor, Hem Puantiyeli...

Merhaba, 

Yılları, ayları, günleri uğursuz olarak nitelendirmem. Ama talihsiz bir hafta olduğunu söyleyebilirim. Geçen hafta üç yakınımızı kaybettik. İki kuzenimin eşi ve bir de babamın kuzeninin eşi. Kısmet diyelim, kader diyelim. Mekanları cennet olsun, nur içinde yatsınlar... 

Herşeyle ilgili hevesim kaçıyor bir anda, "aman yapacaksında ne olacak, işte herşey boş" diyorum. Sonra toparlıyorum kendimi hayatının bir anlamı olmalı. Gezeceksin, yiyeceksin, içeceksin, sohbet edeceksin, çalışacaktın, zevklerin, uğraşların olacak. Oturup ölümü bekleyecek değilsin ya diyorum. Hayat bazen çelişkilerle dolu. Ne yaşıyorsak hemen o ruh haline bürünüyoruz. Önemli olan bir an önce toparlanmak. Çünkü hayat devam ediyor. Allah hiçkimseye içinden çıkamayacağı, başedemeyeceği olaylar yaşatmasın.

***

Evet gelelim bugünkü yayın konumuza.
Ahşay boyama ve süsleme.

Hem mor, hem puantiyeli:))


Aylar önce iş arkadaşımın kızı Ecem için yapmıştım bu kutu çalışmasını.



Ecem mor seviyor, puantiye seviyor. Bende puantiye sevenlerden:)) Önce onun için görselleri bir araya getirdim ve tasarım yaptım, puantiyeleri unutmadım:) Kutuya uyguladıktan sonra gelsin dantelller, kurdeleler... 

Tasarımı tamamen yapıp kutuya kaplama yaptım. Sonradan puantiye yapmaktan daha kolay ve düzgün. Malum benim puantiyeler her zaman bu kadar muntazam olmuyor. 

Ablamdan da kurdeleden gül yapmayı öğrenmiştim. Onu da yapıp uyguladım.






Ben beğendim, Ecem beğenmiş, umarım sizlerde beğenirsiniz:)

Hepinize güzel bir hafta diliyorum. Sağlıklı, mutlu, keyifli...





14 Ocak 2014

Matruşka Anne-Kız...

Bir kalp figürünü, bir de matruşkayı çok seviyorum. Evde birşeylerle uğraşmaya başladığımda annemin dikmiş olduğu yastıklara aplike matruşkalar yapıp, uygulamıştım. Buradan bakabilirsiniz...

Meşhur matruşka kalıbım:))

Sevgili Seda'nın bebeği Defne dünyaya gelince, matruşka düştü aklıma. Ama bu sefer genelde iç içe 3-5-7 olan, 15'e kadar çıkabilen maşruşkalardan ben iki tane yaptım. Bunlarda Seda ve Defne oluyordu, yani anne-kız. Çok keyifli çalıştım. Elimde sadece yıllar önce çalıştığım matruşka kalıplarım var, onun dışında süsleme kısmı çok keyifli. Çok beğendiler, çok mutlu oldum. Pembe odaya çok yakıştı:)

Uyuyan güzel:))




Defne'de mışıl, mışıl uyuyup annesini uykusuz bırakmaz umarım:))






Allah analı, babalı (Seda'lı&Erkan'lı) büyütsün:)) 
Hayırlı bir evlat olsun, sağlıklı, mutlu, neşeli, keyifli, başarılı bir çocuk olsun minik Defne:) 



8 Ocak 2014

Instagram'dan Seçmeler...

Yeni yıla yaklaşırken ufak tefek birşeyler yapmıştım.
Instagram'dan takip edenler çoktan gördü bunları, biraz gecikmeli burada yayınlıyorum:)
Şimdi hepsini topladım, seneye kadar beklemedeler. 


Küçük, küçük ağaçlar hazırladım keçeden...




Yıldızlar hazırladım...


Keçe, dantel ve çuval kullandım eldiven ve çorabı yaparken...




Eldivenin üstündeki çiçeğin boncukları itinayla "Bıdık" tarafından dökülüp, saçılır:)) Üstüne üstlük bir de poz verilir:))


Böyle göründüğüne bakmayın aslında minnacık bu keçe eldiven...


Pinterest'te görüp yaptığım mini çam ağacım.


Yaptıklarımı meşhur dallarıma astım. Bu dallar nelere evsahipliği yaptılar...


Minik çam ağacını önce evdeki kullanmadığım küpelerle süsledim:))


Sonra bir paket süs aldım, onları da ilave ettim:)


Ne yaparsanız yapın, mutlaka sıcak çay ya da kahve eşlik etmeli size...



İnsatgram'dan takip etmek istersiniz belki:)) nagehanoge

Facebook'tan takip etmek istersiniz belki:)) asortik


Günleriniz sağlıklı ve mutlu geçsin...




31 Aralık 2013

2014 Kutlu Olsun...



Yepyeni bir yıl, yepyeni umutlar...

Siz de yeni yıldan isteklerinizi yazarsanız, hep birlikte olmasını dileriz:))

Mutlu geçsin akşamınız... 

Dostlarla, aileyle, sevgiliyle, arkadaşlarla ama hep sevdiklerimizle...

Sevgiyle kalın...



20 Aralık 2013

Gökten 800 Elma Düşmüş:))

800 izleyici olunca, yayın da elma olunca, konu başlığı kendiliğinden çıkıverdi:))

Yeni bir yayın yapayım artık derken bir de baktım 800 izleyici olmuş, kendi halindeki blogumda. 
2009 yılının sonundan bu yana devam ettiğim blog yolculuğunda bana eşlik eden izleyicilerime teşekkür ediyorum. İzleyici olmak dışında, arkadaşlıklar edindiğim, başka illerden olanlarla bizzat veya telefonla görüşüp tanıştığım, elektroniki posta yoluyla yazıştığım birsürü dost insan. İyi ki varsınız, iyi ki sizleri tanımışım. İyiki "asortik"i açmışım ve bir şekilde bugünlere gelmişim. 4 yılı bitirmişim bile. Nice senelere diyorum. 800. izleyicim sevgili "saklı bahçem", hoşgeldin:)

Artan kumaş parçaları, düğmeler ve minik kalan keçeleri değerlendirmek için bir süre önce yaptığım "elmalar". Bir kısmı asılabiliyor, bir kısmı ise buzdolaplarını süslüyor mıknatısla. Daha önce şurada yayınlamıştım. Bugünde bir sepet dolusu elmamı yayınlıyorum. 










Elmalar sadece sarı, yeşil ve kırmızı olmaz. Çizgili de olabiliyor bazen:))










Asortik'i "facebook"tan, "pinterest'ten, "instagram"dan da takip edebilirsiniz. Her yerde ben de varım:)))


Sağlıkla ve sevgiyle kalın...



11 Aralık 2013

Laminant Parkeden Yoyolu Ahşap Pano (DIY)

Merhaba, 
Birkaç ay önce annemlerde gördüm laminant parke tahtasını. 
O zamanlar her gördüğüm ahşabı boyama merakı tavan yapmıştı bende. Aldım getirdim eve. Epey durduktan sonra, sadece tahta olmaktan çıkıp, bir pano haline dönüştü. 
Üzerindeki yoyoları, yine nasıl yapıldığını merak edip yapmıştım, birsürü. Henüz bitiremedim, gerektikçe kullanıyorum:) Buradaki poşet kutusunu yaparken de kullanmıştım.
Bu yaz evimize taşınırken birsürü artan laminant ve değişen mutfak dolap kapaklarından tahtalar vardı. Ama o telaşlı günlerde, o kadar sıkılmıştımki herşeyden, gözüm hiçbirşey görmek istemiyordu, hepsini elden çıkardım. Oysa başka zaman olsa nasıl toplardım ben onları. Sadece bir tane mutfak dolap kapağının camlı olanını saklamıştım. Onuda değerlendirdim bir şekilde. Bir ara onuda yayınlarım. 
Ve işte yoyolu, ahşap pano...




Beyaza boyadım. Yoyolardan çiçek, biraz keçeden dal ve yaprak, birazda dantel kullanarak tamamladım. En azından hiçbir işe yaramayacak olan bir tahta değerlendi:))






Sağlıklı, mutlu, neşeli ve keyifli günleriniz olsun...